SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU MEVAKİTİS-SALAT

<< 316 >>

-3- 1 - باب: {منيبين إليه واتقوه وأقيموا الصلاة ولا تكونوا من المشركين} /الروم: 31/.

2.  Hepiniz Ona Yönelerek, Ona Karşı Gelmekten Sakının! Namazı Kılın! Müşriklerden Olmayın! [Rum 31.]

 

حدثنا قتيبة بن سعيد قال: حدثنا عباد، هو ابن عباد، عن أبي جمرة، عن ابن عباس قال: قدم وفد عبد القيس على رسول الله صلى الله عليه وسلم، فقالوا: إنا من هذا الحي من ربيعة، ولسنا نصل إليك إلا في الشهر الحرام، فمرنا بشيء نأخذه عنك، وندعو إليه من وراءنا، فقال: (آمركم بأربع، وأنهاكم عن أربع: الإيمان بالله). ثم فسرها لهم: (شهادة أن لا إله إلا الله وأني رسول الله، وإقام الصلاة، وإيتاء الزكاة، وأن تؤدوا إلي خمس ما غنمتم، وأنهى عن الدباء، والحنتم، والمقبر، والنقير).

 

[-523-] Ebu Cemre İbn Abbâs'tan şöyle nakletmiştir: "Abdulkaysoğullarının heyeti, Allah Rasûlü'ne gelip: 'Biz Rabîa' kabilesinin bir koluyuz. Buraya ancak haram aylarda gelebiliriz. O halde bize öyle şeyler emret ki, onlara tutunalım ve buraya gelmeyen kabilemiz mensubu kimseleri buna davet edelim' dediler. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Size şu dört şeyi emrediyorum:

 

a) Allah'a iman. (Allah Resulü bunu şöylece açtklamıştır:) Yani, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim Allah'ın elçisi olduğuma şehadet etmek.

 

b) Namaz kılmak. c) Zekat vermek. d)  Ganimet olarak elde ettiklerinizin beşte birini bana vermek.

 

Şu dört şeyi de size yasaklıyorum: a) Dübâ: Su kabağı b)  Hantem: Sırlı küp c) Mukayyar ziftli kap. d) Nakîr: Hurma ağacı kütüğünden oyularak yapılan kap.

 

 

AÇIKLAMA:     (O'na yönelerek) dönmek anlamına gelen kökünden türetilmiş­tir. Namaz kılmayı bırakanları tekfir edenler görüşlerini, mefhumunun gerektir­diği manaya bakarak bu âyet ile delillendirmişlerdir. Ancak onlara şu şekilde itiraz edilmiştir: Bu âyet ile, namaz kılmayı terk etmenin müşriklerin bir davra­nışı olduğu kasdedilmiştir. Onlara benzemek ise yasaklanmıştır. Yoksa burada, namazı terk ettiği için şirk ehline benzeyen kimselerin müşrik olduğu söylen­memişti.

 

Bu âyet-i kerîme, namazın fazileti hakkında varid olan en güçlü delildir. Bu âyetin Abdulkays heyetini konu edinen hadis ile olan ilişkisi ise şöyledir; "Bu âyette, şirkin nefyedilmesi, namaz kılmakla birlikte zikredilmiştir. Hadiste İse, tevhidin kabulü, namaz kılmakla birlikte anılmıştır."

 

Bu hadis üzerinde ayrıntılı olarak "Kitabu'l-ilim" bölümünde durulmuştur.

 

 

باب: البيعة على إقامة الصلاة.

3. Namaz Kılmak Üzere Biat Etmek

 

حدثنا محمد بن المثنى قال: حدثنا يحيى قال: حدثنا إسماعيل قال: حدثنا قيس، عن جرير بن عبد الله قال:

 بايعت رسول الله صلى الله عليه وسلم على غقام الصلاة، وإيتاء الزكاة، والنصح لكل مسلم.

 

[-524-] Cerîr bin Abdullah (r.a.)'ın şöyle dediği nakledilmiştir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e namazı kılmak, zekatı vermek ve her müslümana nasihat etmek üzere biat ettim.

 

Tekrar: 57.

 

 

AÇIKLAMA:     (Namaz Kılmak Üzere Biat Etmek) Biattan maksat, İslâm dinini kabul etti­ğine dair biat etmektir. Hz. Peygamber tevhidi kabul ettikten sonra insanlara ilk olarak namazı şart koşardı. Çünkü namaz, bedenî ibadetle­rin başıdır. İkinci olarak ise, zekatı şart koşardı. Çünkü zekat, mâlî ibadetlerin başıdır. Daha sonra ise, her topluma en çok neye ihtiyacı varsa onu şart ko­şardı. Burada Cerîr'e nasihat şartını getirmiştir. Çünkü o, kavminin lideri idi. Böylece Allah Resulü ona insanlara nasihati emretmek sure­tiyle, kavmine İslâm'ı öğretmesi için yol gösterdi. Abdulkays heyeti ganimetlerin beşte birini vermek üzere Hz. Peygamber'e biat etti. Çünkü bu kabile, kendilerine komşu olan kafir Mudar kabilesi ile savaş halinde idi.

 

Bu hadisin ayrıntılı biçimde şerhi, "Kitabu'l-imân"ın sonlarında geçti.

 

 

باب: الصلاة كفارة.

4. Keffâret Olarak Namaz Kılmak

 

حدثنا مسدد قال: حدثنا يحيى، عن الأعمش قال: حدثني شقيق قال: سمعت حذيفة قال:

 كنا جلوسا عند عمر رضي الله عنه، فقال: أيكم يحفظ قول رسول الله صلى الله عليه وسلم في الفتنة؟ قلت: أنا، كما قاله. قال: إنك عليه - أو عليها - لجريء، قلت: فتنة الرجل في أهله وماله وولده وجاره، تكفرها الصلاة والصوم والصدقة والأمر والنهي، قال: ليس هذا أريد، ولكن الفتنة التي تموج كما يموج البحر، قال: ليس عليك منها بأس يا أمير المؤمنين، إن بينك وبينها باب مغلقا، قال: أيكسر أم يفتح؟ قال: يكسر، قال: إذا لا يغلق أبدا، قلنا: أكان عمر يعلم الباب؟ قال: نعم، كما أن دون الغد الليلة، إني حدثته بحديث ليس بالأغاليط. فهبنا أن نسأل حذيفة، فأمرنا مسروقا فسأله، فقال: الباب عمر.

 

[-525-] A'meş, Şakîk kanalıyla Huzeyfe'nin şöyle dediğini nakletmiştir: "Ömer (r.a.)'in yanında oturuyorduk. Bize: 'Hanginiz Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in fitne hakkında söylediğini hafızasında tutuyor?' diye sordu. 'Ben. Hem de nasıl buyurmuşsa öylece aklımda tutuyorum' diye atıldım. Bu konuda çok cesursun' dedi.

 

Fitne hakkındaki Kişi'nin ailesi, malı, çocuğu ve komşusu hakkında bulaşacağı fitneye (günaha) kıldığı namaz, tuttuğu oruç, verdiği zekat ve yaptığı emri bi'l-ma'ruf nehy ani'l-münker keffâret olur.' Hadisini söyledim. Ömer (r.a.): 'Bunu kasdetmemiştim. Denizin dalgalanması gibi kabaracak fitneyi kast etmiştim' dedi. Ben de: 'O fitne, sana zarar vermeyecek. Seninle onun arasında kapalı bir kapı var" diye cevap verdim. Ömer (r.a.),: 'O kapı açılacak mı, yoksa kırılacak mı?' diye sordu. Ben de: 'Kırılacak' dedim. Bu defa: 'O zaman bir daha asla kapanmayacak' dedi. Biz, 'Ömer kapıyı biliyor muydu?' diye sorduk. Huzeyfe, 'Evet, tıpkı önceki gün, bu geceyi bildiği gibi biliyordu. O'na söylediklerimde hiç yalan yoktu' diye cevap verdi.

 

Kapının kim olduğunu Huzeyfe'ye sormaktan çekindik. Bu yüzden Mesrûk'a gidip sormasını emrettik. O da sordu. Huzeyfe şöyle cevap verdi: Kapı Ömer'dir.

 

Tekrar: 1435, 1895, 3586, 7096.

 

 

AÇIKLAMA:     (Fitne) Buna göre, umumî mana ifade eden bir lafzı kullanıp özel bir mana kasdedilebilir. Çünkü burada, Hz. Ömer'in bütün fitneleri değil de, belli bir fitneyi sorduğu anlaşılmaktadır. Asıl itibariyle fitne, imtihan anlamına gelir. Daha sonraları imtihanın ortaya çıkardığı bütün kötü durumlar için kullanıl­maya başlanmıştır. Bu çerçev de inkâra, uzak ihtimalli olan tevilde aşırıya git­meye, ayıbın ortaya çıkmasına, belaya, azaba, savaşa, iyi halden kötü hale gidişe, bir şeye meyletmeye, bir şeyden hoşlanmaya fitne denir. Hem hayırlı hem de şerli şeylerde olur. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Biz sizi denemek için hayırla da, şerle de imtihan ederiz.[Enbiyâ 35]

 

(Kapı Ömer'dir) Bu ifade, Huzeyfe'nin bundan önce söylediği sözü ile çelişmez. Çünkü bu cümle, şu anlama gelir: Senin döneminle fitnenin çıkacağı zaman arasında ömrün kadar süre vardır.

 

Bu hadisten çıkarılan diğer sonuçlar, "Nübüvvetin alametleri" bahsinde anlatılacaktır.